çözemediğim bakışlar kentinde bir düş sokağı sakiniydim ben !

çözemediğim bakışlar kentinde bir düş sokağı sakiniydim ben !

• • •

27 Şubat 2010 Cumartesi

sandığın kadar ucuz değil hayat
ne de umut edilecek kadar pahalı.
hayat basit bir nefes alıştan ibaret
ve ben yıllar sonra seninle nefes aldığımı hissediyorum.
sevdiğin kadar sevilirsin.
aldattığın kadar aldatılır..
hayat bunları öğretti bizlere.
yaşayamadığım hiçbirşey için üzülmüyorum artık
öyle güzel hayallerim varki ve en güzelide yanımda olman artık..
hayat bu kadar basit artık ,
zor deyipte kandırma kendini.
zaman geçtikce farklı yollar edinirsin kendine
kimi yükseklerdeki başarı merdivenlerini seçer
kimi yalnızlığı,kimi aşkı,kimi ise o korktuğunuz ihaneti..
ben onu seçtim şimdi.
onu yaşamayı seçtim.
beni sevme ihtimalini seçtim onun.
içi paramparça olup dışarıda kahkahalar dolusunca gülen biriyim ben
çok büyük bir acı taşıyordu bedenim
seni tanıyana kadar..
Ve seni tanıdığımda tek değilmişim acı çekerken..
ruhum yeni bir acı taşıyacak kadar aciz artık
ve bu acıyı kaldıramayacak kadar dirençsiz.
tüm geçmişimi çöpe atarak seni yaşamaya geldim .
yalnızca seni ..
Ve sen hayat !
rolleri değiştirelim artık
gelecek benim olsun
lanet geçmişim senin !

19 Şubat 2010 Cuma

Ve o gelir..
Orkun..

18 Şubat 2010 Perşembe

Kalem Sercan'da


Uyuştur beynimi.. Yolumu kaybettim ben. Her sokaka bir öncekime çıkıyor, senlik benliğime işliyor bir karabasan gibi...

Ayılt beni.. Yol göster bana. Her sokak sana çıksın, senlik benliğime işlesin güzel bir günah gibi...


Sadece ilaç ver ve uyut beni.. Aşık etme daha fazla kendine. Yok oluşumu seyret yalnız, uzaklardan...

Sadece uyandır beni.. Daha fazla aşık et beni kendine. Varoluşuma tanıklık et, en yakınımdan...


Çek çıkart beni senden.. Fazla gelir bukadarı, sana susamış ruhuma. Mutluluğu sevmez hüznüm...

İçinde sakla beni, en derininde.. Daha fazla sula ruhumu. Hüznü sevmez mutluluğum...


Ağlat beni sırılsıklam masallarınla.. Gerçeğe uzak düşsün gözlerim. Güldüğümü düşün düşlerinde, aslını bilme hiçbir zaman...

Sevindir beni sırılsıklam masallarınla.. Yalnızlığa uzak düşsün gözlerim. Ağladığımı hayal bile etme hayallerinde, gerçeğim sen ol her zaman

16 Şubat 2010 Salı

her zaman gülümsemezmiş insanların yüzüne hayat..
dün gece seni gördüm yine
ruya değildi sanki
o gözler öyle kazınmış ki beynime anlata anlata bitiremedim seni.
bitirmekte istemedim..
bendeki sen asla tükenmezsin
kovuyorum gecelerimden seni.
gözyummuyorum artık geleceksin diye.
kan kırmızı gözlerimle gün doğuyor.
aynaya bakıyorum sen
odanın hali perişan
ben perişan
bir köşe de sen varsın,bir köşede gülüşün.
beni güldüren tek kişiydin sen
gülüşlerimi de aldın giderken
gittiğin günden bu yana su değsin istemiyorum hiç bir hücreme
belki uzun çok uzun bir yol var önümde
tesellim dayan sözcükleri.
kırıyorum aynaları.
nefret ediyorum sensiz yüzümden
eğer gidecek yolum varsa hala sonuna gelmeliyim biran önce
nefes alışlarım ve kalp atışlarım durmalı.
toprağa girerse de bedenim
gözüm açık gider gelmezsen eğer.
yüzümün gülmesi yanıltmasın sizleri
içimin zehirlerle dolu olduğunu da bilmesin kimse.
ayrılık seni aldığı gibi birçok şeyi de aldı götürdü benden
hiç bir şey de anlam taşımıyor sen yokken
gittin....
gidişini seyrettim
gururum engel oldu bu sefer gitme kal diyemedim.
oysa bu bir ayrılık değildi
ruhum hep seninleydi benim.
ama vakit gelmişti bir kere
adı konmuştu ayrılığın..
biri gidecekti bu aşktan
seni aldı bu ruzgar götürdü uzaklara..
ardından bana kalan tek şey gözyaşlarımdı.
artık hiçbir sözün anlamı
yoktu benim için..
her anımı bıraktım sende ben
hiç usanmadan hiç bıkmadan sevdim seni
gittin !
yağmurlar yağdı yüreğime
iç çekişlerim vardı,çakan şimşeklere karşılık
istanbul ağladı ben ağladım..
beynimi ağrıttı sessizliğin.
artık yarım kaldı herşey..
avucuma aldım resmini akıp gitti parmak aralarımdan
hücrelerimde büyük bir parça eksilmişti artk
adı sen olduğu..
ayrılığın tadı hala dudaklarımdayken nasıl unutmamı beklersiniz onu
mutluyduk bazen
bazende işkenceydi yaşadıklarımız
ruhumu acıtıyorsun korkuyorum
imkansızı biliyorum atık,kendime dur demeyi.
okudum ağlayarak yazdığın ayrılık mektuplarını..
ama bil ki farklı bir hayaldi.
ömrüm olduğu sürece bu şehir seni anlatacaktır bana
sonu yaşıyorum artık
en dibindeyim hayatın..
ses yok
hayal yok
Ve artık oda yok
bende yokum !
BİTTİ..
tüm hayatımı yaşadığım ihanete borçluyum...
beni benden alıp götüren o acıya..
ben galiba;
ölümü özledim,yaşarken delice....
Artık üzülmüyorum hayatın anlamsızlığına hayatta hiç birşey üzmüyor beni tıpkı güldürmediği gibi..uzak şehirlerden bekleniyorum belki ya da ne bileyim hep imkansızı istedim.hep acı çekmeyi ve bunun için sen dolu o kutuyu açtım..senin kokun senin parmak izlerin,senin yzaıların herşey sen..nerde kimleolursan ol aynı çarpar yüreklerimiz..gözlerim dalıyor uzaklara her adım attığımda sen..gülüşüne benzetiyorum bazı gülüşleri,farklı bedenleri sen sanıyorum.hep karşı kaldırımlarda yürüyorsun yetişmek istesem de sana yetişemiyorum..kalbim kırık evet.geldiğin de bile sevinemedim,gideceğini umut ederek.gitsen de silsen de ruhundan beni farklı ruhlar edinsen de bedenine ben yine seni bilirim.ilkimdin benim..ilk sende hissetmiştim kalp atışlarımı ilk seninle son buldu..birlikte şarkı söylemeyi,müzik dinlemeyi en çokta pamuktan ince ve uzun ellerini özledim sevgili..saçlarımda gezinen parmaklarını,avuç içlerini özledim,damarlarındaki kanı..artık herşeyden vazgeçtim..seviceksen de artık sevme beni.gözlerim hep kan ağladı yokluğun da..uğrun da akıtacağım ne kanım,ne de gözyaşım kaldı artık..
tükettin hayat
tükendim...

15 Şubat 2010 Pazartesi

ortak emeğine sağlık iyki varsın..

12 Şubat 2010 Cuma

Kalem Sercan'da

Boş şişeler, avazı çıktığı kadar dolmuş boya kutusundan bozma bir küllük,
yan yana istiflenmiş hayal meyal hayallerimi boyadığım tuvaller, tek ayağı
ansiklopedilerle desteklenmiş (kıçı kırık), tek kişilik yaşamımda tek başımı
dinlediğim tek kişilik koltuğum, içi karanlık umutlarımın kara kalem yazılarıyla
dolu kara kaplı bir defter, 2 gitar, 127 kitap, 243 film, şebnem in posteri,
onun resimlerini söktükten sonra duvarda kalmış birkaç güzel anıyı hatırlatan birkaç
beyaz duvar lekesi, eski atölye hocamdan yadigar dışavurumcu, kırmızı, sol üst köşesi
hafifçe yırtık, kafası güzelken kompoze edildiği belli, yerli yersiz (çoğunlukla yerli)
silik figürlerle dolu, yetmişe yüz bir tablo, buruşturulup atılmış, önce yazılıp sonra
vazgeçilmiş, nefret, aşk ya da her neyse onla dolu intihar mektupları, duvarın kapıya
yakın köşesinde zorlanarak açıldığı her halinden belli olan inatçı bir şişesinin
nefretini kustuğu, damla damla kanı andıran şarap lekeleri, eski, yeşil çantadaki,
rasgele unutulmuş onun resimleri, onun okşadığı saçlarım, onun öptüğü dudaklarım,
onun baktığı gözlerim, onun sevdiği ben, neden onun hayali? Neden onun sözleri?
Neden onun gülüşü? Neden onun gözleri? Neden o, neden hep o, neden her şeyde o,
TANRIM NEDEN HEP O????

Anne:
- Sen daha uyumadın mı?
Ben:
- Güneş daha doğmadı ki anne…..

Kalem Sercan'da

Sigara dumanının, sarhoşluğun yalancı neşesine karıştığı bir vakit, seni unuttuğumu
düşleyen gözlerle baktım bu gün dünyaya.. Yalanda olsa, hatta bir anlık bile olsa,
mutluluğun o son derece insani varlığı iliklerime kadar işledi…

Seni untmak…
Varlığı kadar uzak ama ışı kadar yakın bir yıldızın..

Kendimi sorguya çektim bu gün. Daha geceye varmadan yıldızlarca hakaret savurdum
kendime. Küfürler ettim.. Küfür yedim.. Küfre düştüm..
TAN gibi umut dolu, SU kadar saf ve temiz gözlerinin, git diyişile hayretle tutsak
oldu hayallerim. Adının sonuna “KİM?” sorusunu eklemek istedi dudaklarım.
Seni unutmak istemeyi bile unutmak istedim bugün. Sensizlik korkum, beni sevmen
korkusuyla yer değiştirdi..

Geldin.
Sevdin..
Sustun…
Ve gittin….
Sen beni bir kere sevdin, ben hayallerce öldüm.
Gidişinden bana kalan tek şey yalnızlık..
Bu bir veda,
Bu bir cinayet,
Bu son ayrık….

“ Gittiğin günden şimdiye
Her şey aynı sadece “

Kalem Sercan'da

Siyah kadar sevmiştim seni.. Kutsallığına inandırmıştın beni, siyah kadar…
Takıntılı aşkmış sorunum bunu biliyorum en azından. Ve buna bağlı majör depresif
ataklar. Hastayım ama ölmeyeceğim galiba.. Ya da en azından bedenen.
Hani içkime falan karışırdın ya şarabımın gazozuna rakımın suyuna falan.
İçki senden daha sadık bir sevgili çıktı.

Şebnemle arama girme! Şebnemle arama girme!.. Yarı tanrı o.
Saçmalama onunla bir geleceğim olamaz, hiç tanışmayacağız bile. Ama şebnemle arama
girme.. Sigaramla ve içkimle de. Ne zamlar ne yasaklar alıkoyabilir tütünümden.
Zaten kendim sarıyorum artık ihtiyacım kadar yapıyorum, yaptığım kadar içiyorum.

Şimdi gittin ya, kimse inanmıyor bana. “Hadi canım sende” diyorlar. Bazısı geliyor
seni soruyor, bilmiyor tabi.. Sonra ben önce gülümsüyorum sonra gözyaşıyla karışık
hüzün akıyor yanaklarımdan. O GİTT!! Diyorum. Barışırsınız yine ya, üzme kendini,
daha öncede ayrıldınız, siz yapamazsınız birbiriniz olmadan…. Ama bilmiyorlar! Bilmiyorlar
işte. Hep sen gittin ben geldim. Hiç giden olmadım.. Ve sanırım yoruldum artık.
Seni, kendimi, aşkımızı tek başıma taşımaktan. Ayrılırken sana, bana bir şey de ve seni
öyle hatırlayayım demiştim. “seni sevmeyen biri için bu kadar acı çektiğini düşünme,
seni gerçekten sevdim” dedin. Peki şu an seviyor musun? “evet” dedin ve gittin. Öyle pek
acısız ve çabuk olmadı.. Belki birkaç saniye sürdü ama içinde hayatımın geri kalanın da
çekeceğim acının çok daha fazla vardı.

“ Beni terk edenler hep aşık olduklarım oldu “…..

Sen ve ben bizken AŞKın son kalesi gibiydik.
Kaç kalp inançsız kaldı ayrılığımızdan. Ve şimdi sana tüm giden değil de kalan olanlar
adına HOŞÇAKAL diyorum.. Nefret, aşk, mutluluk, hüzün, hasret, kavuşma dolu kocaman bir
hoşçakal….

Hoşça kal “rüyalarımdaki isimsiz kadın” …………

“ AYRILMANINDA VAHŞİ BİR TADI VAR, ÇÜNKÜ AYRILIKDA SEVDAYA DAHİL,
ÇÜNKÜ AYRILANLAR HALA SEVGİLİ. HİÇBİR ANI TEK BAŞINA YAŞAYAMAZLAR.
HER AN ÖTEKİSİYLE BİRLİKTE HERŞEY ONUNLA İLGİLİ…. “

10 Şubat 2010 Çarşamba

şekerleme <3
çocukluğumu özlerim bazen
oynayamadığım saklambaç oyununu,
kartopu oynamayı,elma şekeri yemeyi özlerim..
demekki insan yapamadıkalarınıda özleyebiliyormuş.
pamuk şeker yiyemediğim için ağlamayı özledim
bahanesi boyalı olmasıydı küçükken..
şimdi ise doya doya yiyorum
fazla kaçırdığım bile oluyor bazen.
üstelik tepkisiz..
büyüdüğümü hissediyorum bu ara
her gün geçtikce büyüyorum
Ve büyüdüğüm kadar özlüyorum çocukluğumu..
demekki insan yazarak (yaşayarak) öğreniyormuş,
her bir duyguyu...
gülümseyin..
hayatta başınıza ne gelirse gelsin,gülümseyin.
somurtmak yaşlanmanıza sebep olabilir.
üzülmek size zarar verebilir.
ağlamak rahatlatır bilirim fakat
mutlu olmanın hiç bir zararı yoktur,olabilirsen.
mutlu olmak için..
gülümseyin..

yanımda her zaman mutlaka sevimli bir defter,bir kaç da kalem bulundururum.evden çıkıp evden ıkıp yola düştüğüm andan itibaren aklımda bir çok şey oluşur.hatta kimisi yazılırda..gittiğim her yerde kafamın içersisinde habire yazılar kurmaya daldığım olur.bu yüzden olacak,çevremle ilgilenmediğim,insanların sorularını duymadığım,bunun onlara değer vermediğim şeklinde anlaşabileceği yönünde tespit ve uyarılarla karşılaştım..

hayatıma yön veren tek tesellimdi,yalnızlığım...

artık tamamen değişmiştim.suratsız,somurtkan bir kadın olmuştum.Eski günlerdeki o neşeli,o sevimli kız gitmiş yerine bambaşka biri gelmişti..dışarıdan bakanlar hiç bir şeyden umudu kalmamış,gördüğü herşeyi kötüye yoran bir kadın olarak görüyorlar artık beni.hayatın rengini,güzelliğini,canlılığını yitirmişim Âdeta..yazı konusuna gelince de evet diyemezdim kimse kusura bakmasın ..kimsenin böyle yargılamaya hakkı yok !.
ben asla böyle düşünmedim.herkesin elinde kalemi var.kimin eli bu işe yatkınsa onlar yazarlar.kimi güzel,kimi kötü yazar.ama sadece yaşlılar iyi yazacak diye birşey yok.kötü yazıları da sadece gençler yazacak diye de bir şey yok.bu,birikim isteyen bir şey değil,insan sadece hayal gücünü kullanacak ve önüne gelen kelimeleri kuralına göre yan yana getirecek o kadar ... !

9 Şubat 2010 Salı

hepinizi çok özledim...
geceler uykusuz, sen
sabahları ilk akla gelen, sen
yemek yerken sen,su içerken sen
üşürken sen,
ağlamaların sebebi sen
hayallerde sen
sen sen sen
hiç bitmeyen serüven..
ben karanlıkta yolunu kaybetmiş
nereye gideceğini bilemeyen biriyim şimdi
hadi çık ışığınla aydınlat yolumu
bana hayatı sun ellerinle
aşkı armağan et bana
geçmişe dair tüm acıları sil..
aynı anda tüm mevsimleri yaşatıyordun bana..
ellerini tuttuğumda sonbahar,saçlarına dokunduğumda yaz
siyahınla kışımdın.
aşkımızı başlatan bereketli yağmurunla sonbahardın
ve bittiğine sinyal veren o iğrenç ilkbahar..
artık daha iyi anlıyorum
SEN BANA GİTMEK İÇİN GELMİŞTİN..
gidenler böylesine yakarmış kalpleri alevler içinde
beklenen kişi gelene kadar yangın yerdir kalpler.
gözler kadar anlam taşıyan hayaller
onlar da yalan söylediler.
hayaller yandı gidişlerinde
beni benden alıp çoğu kez öldürdün.
korkum ölüm değildi benim.
öldüğümde hangi eller tutacaktı ellerini
hangi bedenler sahip olacaktı ruhuna.
ölmemi de beklemedin,bunları yapmak için..
ya da sadece ruhumu,kalbimi öldürdün giderken
bir seni çok gördü bana hayat
geceleri uykusuz geçiriyorum artık.
odamda gezinen parmak uçların olmadan
tüm karanlığımla başbaşa.
seni sevmenin bedeliydi yalnızlık.
ve anladım ki ben seninleyken de yalnızdım..
ölmüştüm yokluğunu fırsat bilerek.
ve kalbim hala sen krizlerindeydi.
artık geçte olsa anladım hayatın anlam taşıdığını..
söylenecek çok sözüm vardı.edilecek yemin,alınacak dersler,
sorulacak sorular,öğrenecek şeyler vardı hayattan
ben yaşamaya geldim..
sadece seni hayat..
burdayım..
tüm yalnızlığımla sadece seni yaşamaya...

8 Şubat 2010 Pazartesi

berbat günler..
değersiz..
anlamsız..
bomboş..
bombok..
hayat;
bir yaşam öyküsüne katlanılmayacak kadar uzun!
bir gülümseyişe, bir kıpırdanışa, bir dokunuşa vakit ayıramayacak kadar kısa!
hayat;
gerçekleri sırtlayıp taşıyamayacak kadar ağır.
bir kuşun kanadına konup ta ona bilehissettirmeden uçabilecek kadar hafif!
hayat;
her anını dibine kadar yaşama
çalışmak için koşturmayı göze alacak kadar dolu,
bütün yaşadıklarının sadece bir hayal olduklarını hissettirecek kadar boş!
gözlerimizi,acılarlar,hüzünlerle,ayrılıklarla,ölümlerle buluşturduğumuzda,sadece iki renk!
gri ve siyah!
'' Ve hergece sabret diye saçlarımda dolaşan tanrının elleridir..''
keyifsiz..
herkesi çok özledim çok uzaklardayım sanki.
herkesden..
bir süre sana sercan yazıcak blog ..
eminim sana çok iyi bakacak..
ben hala krizlerdeyim ..
dinmek bilmeyen acılarım.
tükenmek bilmeyen dertlerimle
YİNE BEN...
kendine iyi bak ..
gülümse ben olmasamda hissedeyim
yorgunum..
hiç olmadığım kadar
hüzünlerime teslim oldum bugün..
yakama yapışan her negative yüklemden nefret ediyorum..
tanrının elleri saçlarımı okşarken yazıyorum yine..
unuttuğum kimse yok ..
kimseyi unutmadım..
U-N-U-T-A-M-A-M..
aslında üzgün olmayı ben seçmedim..
beni seçen oydu ..
hüzünlerle dolu bir aşktı benimkisi.
bi okadar küskün
bir o kadar yalnız
Ve bir o kadar kimsesiz..
hepinizi çok özledim ! !